
24 Temmuz 1963 tarihinde genç bilim insanlarını destekleme amacıyla dönemin önde gelen bilim insanları Prof. Dr. Bahattin Baysal, Prof. Dr. Erdal İnönü, Prof. Dr. Cengiz Uluçay ve Albay Sami Küçük tarafından TÜBİTAK kuruldu.
Temmuz 1960'ta "UNESCO Ortadoğu Bilim Kooperasyon Merkezi" tarafından Ortadoğu ülkelerinde bilimsel araştırmaların yanılması ve bu alanda işbirliğinin sağlanması amacıyla Kahire'de toplamnan bölgesel konferansa katılmamız TÜBİTAK'ın kuruluş zemininin hazırlanmasında bir etkendir. Konferansa katılacak heyeti belirlemek için üniversiteler, bakanlıklar ve özel kurumlarda anketler yapılmış ve heyete: Prof. Nami Serdaroğlu, Prof. Hamit Nafiz Pamir ve Kemal Aksal seçilmiştir. Türkiye, Birleşik Arap Cumhuriyeti (Mısır ve Suriye) den başka, Irak, Ürdün, Lübnan, Fas, Tunus ve Sudan gibi ülkelerin katıldığı konferansta alınan kararlardan en önemlisi, modern dünyada bilimsel araştırmaların yalnızca kişilere özgü değil, ülkelerin ekonomik, endüstiyel ve sosyal yaşamının bağlı bulunduğu kollektif bir etkinlik haline gelmiş olduğudur. Bundan dolayı, devletlerin bilimsel ve teknolojik araştırmalara karşı konumunun değişmesi gerekliliği: ekonomi, ziraat ve sanayii alanlarındaki araştırmaları desteklevici, teşvik ve koordine edici, üniversitelerden ayrı ulusal bir konseyin kurulması üzerinde durulmuştur.
Bilim adamları ve aydınlar, bilimin toplumun her kesimine yayılması, bilimsel çalışmaların gelişmesiyle, Türkiye'de bilim adamı yetiştirilmesi ve bir araştırma kurumu kurulması hakkında çalışmalar yapmıştır. Doç.Dr. Orhan İçen'in "Türkiye'de Matematikçi Yetiştirilmesi Hakkında Bazı Düşünceler", Doç.Dr. Fikret Kortel'in "Türkiye'de Temel Bilimlerin ve Bunlarla İlgili Bilim Adamlarının Az Bir Zamanda Geliştirilmesi İçin Neler Yapılmalı", Dr. Adnan Adıvar'ın "Yeni Türkiye'de Bilim", Prof.Dr. Besim Tanyel'in "Müspet Bilimlerde Bir Hamle Yapmak Zorundayız", Prof.Dr. Nazım Terzioğlu'nun "Bir Milli Araştırma Teşkilatı Kurulması Hakkında Düşünceler" makalelerinde, ortak noktalar yer alır. Bu makalelerde, bir ülkenin iktisadi kalkınmasının sağlanması için temel bilimlerde çağdaş bir düzeye gelmesi gerekliliği vurgulanarak, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini geliştiren, özendiren Ve koordine eden merkezi bir kurumun kurulması düşüncelerine yer verilir.
TÜBİTAK'ın kuruluşu UNESCO Nilli Komisyonu'ndan bağımsız olarak gerçekleşmiştir. Kurumun kurulma aşamasında başından beri bulunan ve etkin rol oynayan Erdal İnönü, Kurumun kuruluşu ve geçirdikleri aşamaları şöyle anlatıyor; "Beri, o zaman Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde Teorik Fizik Bölümü'ndeydim. 1960'dan sonra, Milli Birlik Komitesi (MBK) yönetimindeydi, ama aynı dönemde Kurucu Meclis de vardı. TÜBİTAK'ın kuruluş çalışmaları MBK'nin bilimsel konularla doğrudan doğruya ilgilenen bir üyesi olan, Albay Sami Küçük'ün bizi aramasıyla başladı.
ODTÜ'den bir iki hocayı tanıyordu galiba. Rahmetli oldu oldu şimdi: Matematik Profesörü Cengiz Uluçay, dekandı ozamanlar; Fen-Edebiyat Fakültesi'nin Dekanı, ben de o fakültede Teorik Fizik Bölümünün başkanıydım. Sanırım Sami Küçük, Cengiz Uluçay'ı kişisel olarak tanıyordu: dolayısıyla beni, Bahattin Baysal'ı ve Cengiz Uluçay'ı konuşalım diye bir gün kendi evine çağırdı.
İlk olarak Sami Bey söyledi bize: "Biz MBK olarak Türkiye'de bilimsel gelişmelere yol açacak bir kuruluş meydana getirmek istiyoruz." dedi ve ne tür bir kuruluş olabilir diye fikrimizi sordu. Türkiye'de bir akademi olmadığı için, Sami Bey'in bu yönde bir fikri vardı. Akademi fikri ortaya atıldı. Sanırım Cengiz Uluçay da daha çok akademi fikrini destekliyordu. Ben de Arnerika'da doktora yapmıştım ve Avrupa'da bulunmuştum. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra buralarda gelişen bilimsel kuruluşları biraz takip etmiştim; araştırma kuruluşlarını biliyordum. Ben akademiden çok bır araştırma konseyi kurulmasında yarar var, dedim. Bizdekinin ne tür bir akademi olacığı belli değildi. Batı Avrupa'daki akademiler eskiden kurulmuş ve ve şimdi, daha çok onur veren kuruluşlar halindeydi. Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku'ndaki akademiler ise birçok enstitüleri olan, üniversite gibi çalışan yerlerdi. Ama biz Akademi kurmaya kalksak, Batı Avrupa'daki gibi bir kuruluş ortaya çıkardı.
Öte yandan Batı Avrupa'da araştırmalar yapan bilim hayatını doğrudan etkileyen kuruluşlar, araştırma konseyleri II. Dünya Savaşı'ndan sonra, özellikle Batı Avrupa'daki bilimin ABD'ye göre geride kaldığını gören batılı bilmi adamları ve yöeneticilerin böyle konseyler kurduklarını anlatmıştım. Örnegin Fransa'da CNRS (Center Nationale de la Recherche Scientific: Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi) diye bir kurum kurulmuştu. Fransa'daki Üniversitelerin ve akademinin geçmişte, biraz yavaş çalışan ve bilimdeki son gelişmeleri takip edemeyen bir döneme girmeleri üzerine burayı kurmuşlardı. CNRS, büyük bir araştırma konseyiydi ve devletin en yüksek organına bağlıydı. Konseye ayrılan ödenek dogrultusunda çok aktif çalışan ve yeni bilimsel gelişmeleri takip eden enstitüler kurulmuştu. Aynı şekilde: Almanya'da Max Planck Enstitüsü olduğunu biliyorduk. Ondan sonra Amerika'da böyle araştırma kurumları vardı. Batı Avrupa'nın bütün ülkelerinde, İsveç'te, Norveç'te, Hollanda'da böyle araştırma konseylerinin kurulduğunu söyledim. Türkiye'de de böyle bir konsey (o zamanlar konsey diyorduk; sonra kurum oldu) kuralım dedik, konuşuldu. Bahattin Bey de beni destekledi. Cengiz Bey de "olabilir, konsey olursa belki daha iyi olur" dedi.
....
İlk Çalışmalar
24 Temmmuz, 1963'de hukuken kurulan TÜBİTAK'ın fiili kuruluşu 1964 sonu 1965 başlarına rastlar. Kuruluşunda Bilim Kurulu ve Genel Sekreterlik şeklinde düzenlenmiş olan TÜBITAK'ın 278 sayılı yasanın geçici maddesi uyarınca, Bilim Kurulu'ndan ilk beş üyeyi Başbakan seçti. Bunlar Cahit Arf, Mustafa İnan, Feza Gürsey, Hikmet Binark ve Atıf Şengün'dür. Daha sonra Bilim Kurulu 11 kişiye tamamlandı. Bu 11 kişi içerisinde Erdal İnönü, Ratip Berker, Mecit Çağatay, Reşat Garan, Orhan Işık ve İhsan Topaloğlu bulunur, Genel Sekreterin seçilmesi de Bilim Kurulu'nca yapıldı. Bilim Kurulu, ilk Genel Sekreterliğe Mehmet Nimet Özdaş'ı seçti. Nimet Bey, iyi bir bilim adamı oldugu gibi iyi bir yöneticiydi de. İdari üst yapı oluşturulduktan sonra, araştırma gruplarının kurulması ön plana çıktı, Bu ise, o kadar kolay değildi; çünkü her grup için beş kişinin seçilmesi gerekiyordu ve bu kişilerin bilim ve yönetim alanında nitelikli olması isteniyordu. Araştırma grupları kurulduktan sonra ilk olarak tarım konusunda projeler desteklendi. Erdal Bey, bunu şöyle anlatıyor; "O zaman, Türkiye'de bır araştırna kurulu olarak kendinizi gösrermek için en çabuk algılanabilecek olan tarım alanıdır, diye düşündük. O bakımdan ilk olarak, tarımda araştırma projeleri verildi. Aslında sonradan gördük ki, bu o kadar doğru değilmiş. Çünkü sonradan fark ettik ki, gelen projelerden 10-20 yıl sonra sonuç alınabiliyor. Tarıma önem vermek doğruydu: ama sonuç almak o kadar kolay değilmiş."
Kurumun ilk çalışmaları arasında bilimsel alanda envanter ve alan çalışmalarına, o zamanlar Siyasal Bilimler Fakültesi'nde öğretim görevlisi olan Ergun Türkcan, Bilsay Kuruç ve Mümtaz Soysal gibi kişiler de katıldı. TÜBİTAK ilk çalışmalarına Ankara'da Havuzlu Sokak'ta tutulan bahçeli, iki katlı bir binada başladı. İlk Danışma Kurulu Toplantısı da 29 Mart 1965'te burada yapıldı.
Kaynaklar
1) Özgür Tek, "Bilimin Hizmetinde 33 Yıl TÜBİTAK", Bilim ve Telnik Dergsi, Eylül, 1996.